Kişi isterse imkansız diye birşey yoktur…

Hayat bir kaba taştır ,yonttukça şekil alır.

Kimi kömür için çabalar…

Kimi ise Elmas’a ulaşır .

Tercih sizin ….

Hayat bizim için hazır bir şekilde yaşamayı sunmaz…Başarmak için, çabalamak;çabalamak içinde gerçekten yapmak istediklerimizi yapmak gerekir.çünkü “istemek, başarana kadar calismak, elde edene kadar durmamak ve asla vazgecmemek gerekir” .

Başarılı olabilmek için kişinin kendisine yatırım yapması gerekir.Kimse size yatırım yapmıyorsa kendi yatırımınızı kendiniz yapmalısınız.

İster bir birey olun, ister okumaya devam eden bir öğrenci, ister yeni mezun , isterseniz iş arayan bir birey ya da bir çalışan . Hangisi olursanız olun .kendinizi önemseyin ve geliştirin.kimsenin size yardımcı olmasına gerek duymadan da kendinize yatırım yapıp kendinizi geliştirebilirsiniz. Nasıl mı ? olacak dediğinizi duyar gibiyim. Herşey zihinde başlar , zihinde biter . Onun için kendinizi hafife almayın.yapmanız gereken tek şey kendinize güvenin…

Görünmeyeni görebilen imkansızı başarabilir.

Kendinize nasıl yardımcı olabilirsiniz

1.Sorumluluk Alın: Hemen her yaş grubunun alabileceği belirli sorumluluklar vardır. Kişisel gelişim anlamında ve başarılı birer birey olmak için sorumluluk almak, sorumluluk bilinci ile donanmak önemli adımlardan biridir. Sorumluluk almaktan kaçınan ya da sorumluluk verilmeyen bireyler zamanla hayatta karşılaştıkları zorlukların üstesinden gelemedikçe bu durumu çevrelerine mal etmeye başlıyorlar. Bu da çıkmaz bir hal alıyor. Kendinizden sorumlu olan sizsiniz .Bu bilinçle yola çıkın.

2. Plan yapın: hayat plansız programsız yürümez . Hele birde geleceğe dair beklentileriniz yüksekse.Plansız program olmaz. Hayatınız için plan yapmak ve hayatınıza başarı katmak için plan yapmalısınız. Başarmak için programlı olmayı, programlı olmak için de planlamayı öğrenmeniz gerekiyor.

3 Uzmanlaşın: Her işi yaparım, her şeye yeteneğim var diyen pek çok insan vardır.Ama asıl başarının tek bir konu üzerinde odaklanan insanlarda olduğu bilinmektedir.Sizi asıl başarıya götürecek olan en iyi olduğunuz alanı belirleyerek o alanda tüm enerjinizi harcamaktır.

4 Başarıya Ulaşmak İçin Ödemeniz Gereken Bedellerin Farkında Olun: Hayatta her bir bireyin kriteri bir diğerinden farklıdır. Bu doğrultuda hedefler ve başarı kıstasları da değişkenlik gösterir. Başarılı insanlar hayatta hayallerine hedeflerine koşarken ödeyecekleri bedelin farkında olanlardır. Hedefinize ulaşacağınız yolda neleri feda edeceğinizi önceden bilmek size gerçekçi hedefler koymanız noktasında yardımcı olacaktır.

5 Kararlı Olun ve Vazgeçmeyin: Başarıya ulaşmak adına kat edeceğiniz yolda karşınıza bir çok engel de sizi bekliyor olacak. Bunlara kararlılık sınavı da diyebiliriz. Çabuk yorulan, ilk engelde yol değiştiren kişiler hedeflerine asla varamazlar dolayısıyla da hayatları boyu hayal edip de ulaşamadıkları şeyler hakkında sızlanıp dururlar. Hedefiniz ve hayaliniz ne ise onu yapmak için azmedin. Mutlu ve başarılı insan olmanın sırrı bunda saklıdır. İlk seferinde olmadıysa tekrar tekrar hatta tekrar deneyin.

6 Hayatın Her Anının Kıymetini Bilin ve Ondan Keyif Alın: Başarılı insanlar kendileri ve yaşadıkları hayatla barışık insanlardır. Başarıya giden yolda en büyük motivasyonu önce kendinizden sonra hayattan alırsınız.Hayattaki önceliklerinizi ve hayatta olma amacınızı belirleyin. Ve bu amaca doğru ilerleyin. Hayatınızın çok daha keyifli olmaya başladığını göreceksiniz.

7.Ertelemeyin: Hayatınızdaki hiçbir şeyi ertelemeyin. Unutmayın ki zaman faniler için sonsuz değildir. Bu nedenle zamanın belirli bir limiti ve bu limitin herkes için farklı olduğunun farkına varın. Keşkelerle dolu bir hayat sadece yaşamınızı ertelediğinizi gösterir ki bu başarının önündeki en büyük engeldir. Hedeflerinize ve önceliklerinizi ertelemeyin. Kararlı olun ve emin adımlarla ilerleyin. “

Zaman hepimiz için değerlidir . Doğru zamanı doğru yerde doğru kişilerle değerlendirerek kendinize değer katın.

imkansızı başarmak için;

  • Kısa vadeli düşünmeyin.
  • Bahanelerden vazgeçin.

Önemli olan sana gelen kartlar değil, elini nasıl oynadığın.”

― Randy Pausch, The Last Lecture

  • Küçük oynamayın, Beynimizin düşünce sınırı yoktur.
  • Hedeflerini desteklemeyen her durumdan vazgeçin.
  • Sabit fikirlerden vazgeçin

Gelecek, daha fazla kabiliyetler öğrenen ve bunları üretken yollarla birleştirenlere aittir.” ― Robert Greene, Mastery

  • Son olarak da herşey kontrol etmekten vazgeç çünkü;

“Bazı şeyler elimizdedir, bazı şeyler ise değil. ”— Epiktetos

Diyeceğim şu ki;

Kendine inancı olan için, imkansız diye bir şey yoktur!

Yazımdaki amcacım: sevgili danışmanlarımın imkansızları çok vurgulamasından doğan bir esinlemedir.

Yıllar önce kendim günün birinde Koç olabileceğimi hayal ederken . Sadece bir hayalden ibaret olduğunu düşüncesiyle boğuştum.Bıkmadan usanmadan ,sendeleye sendeleye . Düşe düşe. Eleştirilen bir süreçten geçerek benim imkansızlığımı başardım ve şimdi hayallerimin gerçekleşmesinin tadını yaşıyorum .

Herkesin bir hayali ve olmasını istediği bir başarı öyküsü olmalıdır.Kimi aklıyla kısa yoldan ulaşır. Kimi erteler zamanın kurbanı olur.

İnanmak , başarmaktır.

Haydi gençler kendinize İnan’ın ve de başarın…

bizler burdayız ve sizleri bekliyoruz…

SİZE KOÇUM DİYEBİLİR MİYİM ?

Günümüzde politikacılar, sanatçılar, işadamları, avukatlar, doktorlar, müzisyenler, spikerler; iş ve özel hayatlarında herhangi bir sorun yaşamasalar bile daha iyi bir noktaya gelmek, yaşadıkları, problemlerle baş edebilmek performanslarını arttırabilmek, marka olabilmek için iyi bir koçtan destek alma ihtiyacını duymaktadır.

“Eğer yaşıyorsanız, yardıma ve desteğe ihtiyacınız var demektir.”
Graham Alexander

İnsanlar çeşitli nedenlerle, genellikle de hayatlarında bir şeyler bozulduğunda yardım ararlar. Herkes mutlu ve huzurlu olmak ister. Ama birçok insan bunu nasıl yapacağını ,nasıl yürüteceğini tek başına bilemez.Çünkü insanoğlu hayatını idame edebilmek için çeşitli kararlar alır,verir.Alıp verilen kararlar bizi biz yapar.Biz olmamızı sağlayan kararlardan birisi tercihlerimizdir. Herkes hayatında zaman zaman tıkanmalar yaşar.Öyle bir an gelir ki insanın başına olumsuzluklar gelir.Sanki,bütün yollar ,bütün kapılar kapanır ya da olmak istediğimiz yere gitmek istediğimiz yere bizi götürecek yol hangisidir bilemeyiz ve oracıkta takılı kaldığımız anlar yaşarız.Sizde böyle bir durum ile karşılaşırsanız yolunuza devam etmek istiyor ama yönünüzü bulmakta zorluk çekiyorsanız, nereye gitmeniz konusunda kararsızlıklar yaşıyorsanız, ya da nereye gideceğinizi biliyorsunuz fakat oraya sizi götürecek güç kaynağının, kendi içinizde olduğunu fark edemiyorsanız; tam da ihtiyacınız olan yerdesiniz…

Sizin bir koça ihtiyacınız vardır….

Koçluk. insanın yaşamının kendisidir. Tam anlamıyla Koç, mevcut durumunuzdan, hayalini kurduğunuz “ideal” durumunuza yaptığınız yolculukta size eşlik ederek içinizdeki potansiyeli performansa çevirmenizi kolaylaştırır. Çünkü insanları gerçekten derin düşündürerek kendi farkındalıklarını ya da kendi potansiyellerini ortaya çıkarmayı sağlayan sistemler bütünüdür.koç, kişinin yaşamında birlikte yürüdüğü bir yol arkadaşı dır,bununla birlikte koçluk, yaşamın içinde, kişinin kendi adına, yaşamına, kendine ve gelişimine dışarıdan bir gözle bakabilme sürecidir.

PEKİ KİMLERİN KOÇA İHTİYACI VARDIR?

Hepimizin!

Koçluk, halk arasında düşünüldüğü gibi psikoterapi uzmanı, mentorlük, danışmanlık, eğitmenlik ya da arkadaşlık değildir. Koç kişiler üzerinde yönlendirmede bulunmaz, tavsiye vermez, geçmişe odaklanmaktan çok bugün ve gelecek ile ilgilenir.

Koçluk, değişimler yaratmak demektir.

Hiçbir şeyi değiştirmezseniz, hiçbir şey değişmez… 
-Tony Robbins

Büyük hedefleri olan, ancak bu hedeflere nasıl ulaşacağı konusunda bir fikri olmayan insanlar da koçluk desteği alırlar.

Hedeflerimizi netleştirmek, odaklanma gücümüzü artırarak mutlu, sağlıklı, üretken bir yaşam, daha fazla özgüven, daha fazla yaşam dengesi ve daha fazla doyum için koçluktan faydalanabilirsiniz.

Koçluğun diğer benzer mesleklerden en önemli farkı, bugün ve gelecekle ilgili olmaları, yani geçmişi psikologlara bırakmaları.

Yol göstericiliği de danışman ve mentorlara… Çünkü koçlar asla yol göstermez, örnek olmaz, akıl vermez, yorum yapmazlar ve yargılama lüksleri de yoktur. Teşhis etmez, tedavide bulunmaz ve deyim yerinde ise reçete yazmazlar.

Herkesin Bir Koça ihtiyacı vardır.

Çok sevdiğim.değer verdiğim danışanlarımdan birisine Koçluk senin için ne demektir ,diye sorduğumda aldığım cevap beni çok etkilemişti.

Kısacası ben ;sizin eteğinizdeki Çanım ;ama çanın ne zaman çalması gerektiğini belirleyen sizsiniz demişti…(Fatoş Demir Ayten 🙂 )

Sevgili Fatma hanım;

Koç elinizdeki kartları alıp, o eli en iyi şekilde oynamanıza, kimi zaman oyunun kurallarını değiştirmenize veya daha iyi bir oyun bulmanıza yardım eden bir sihirbazdır.

Nice  Koçlu günleriniz olsun .

Sevgiyle kalın…..

İŞ YERLERİNDE MOBBİNG VE ALINABİLECEK ÖNLEMLER NELER OLABİLİR? MOBBİNG OLAYINA MARUZ KALAN KİŞİLER NE YAPMALIDIRLAR? MOBİNG UYGULAYAN KİŞİLERE NE TÜR YAPTIRIMLAR UYGULANMALIDIR?

Günümüzde kamu ve özel sektörlerde çalışanlar için hayatı kâbusa çevirebilen mobbing uygulamaları artmaktadır ,mobbingin hem çalışanlara hem de örgüte zarar verdiğinden dolayı  önlem alma ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. Mobbingle mücadelede en önemli nokta hem mağdur hem de yöneticilerin farkındalığının sağlanmasıdır.

Türkiye de kamu ve özel sektörlerde mobbing uygulamaları sıkça görülmesine rağmen örgütlerde yaşanan bu sürecin ne anlama geldiği henüz pek bilinmemektedir.Tüm dünya da özellikle gelişmiş ülkelerde bu problemleri çözmek için önlemler ve iyileştirici çalışmalar yapılmaktadır.Literatürde bu önlemlerin ne olduğuna ve uygulanabilirliğine ilişkin çalışmalar hala yetersiz kalmaktadır. Çalışanların mobbinge maruz kalması ve maruz kalınan bu olumsuz durumları ortadan kaldırmak için çözüm önerilerinin geliştirilmesi hakkında özet bir şekilde bilgilere ulaşılarak açıklamalar yapılmıştır.

Kişilerin hayatlarını sürdürebilmesi için ihtiyacı olan varlıkların karşılanmasını ve işletmelerin piyasalarda ayakta kalmalarını sağlayacak tek yol çalışmak ve çalıştırmaktır.

Bu nedenle çalışma yaşamında emeğini kullanan bireylerin,işletmelerin verimliliklerini artırmasında,işyerinde başarı sağlamasında önemli rol oynamaktadır.işletmeler için piyasalarda sürekli olabilmek çok önemli faktördür.Bundan dolayı işletmelerin maddi ve manevi kayıplara maruz kalmaması için yapılması gereken en önemli öncelikler arasında öncelikle insan odaklı çalışmak,çalışanların sağlıklarını ve güvenliklerini sağlamaktır.İşletmelerde tam güvenlikli olarak iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin alması bütün çalışanları oluşabilecek tehlikelere karşı korumaya almak ile risk değerlendirilmesi başarılı bir sonuç ortaya çıkarır.

Çalışma yaşamında psikolojik yıldırma kavramının ilk kez, 80’li yılların başında İsveçli endüstri psikologu Heinz Leymann tarafından kullanıldığı bilinmektedir. Leymann, çalışanlar arasında benzer tipte uzun dönemli düşmanca ve saldırgan davranışların varlığına dair yaptığı saptamalar sonucunda, bu kavramı kullanmıştır. Leymann’ın görüşleri ve araştırmaları, psikolojik yıldırma davranışlarına ilişkin tüm araştırmalara temel oluşturmaktadır (Tınaz, 2006: 14). Leymann, psikolojik yıldırmayı “iş yaşamında bir ya da daha fazla kişiye yönelik sistematik olan düşmanca ve etik dışı iletişim kurma yoluyla psikolojik terör” olarak tanımlanmaktadır.( Karcıoğlu, F. & Çelik, Ü. H. (2012))

Leymann’ın tanımına göre mobbing bir psiko-terördür. Mobbingin nedeni düşünce ve inanç ayrılığından, kıskançlık ve cinsiyet ayrımına kadar her türlü faktörü kapsamaktadır.Çoğu çalışmada mağdur olan kişi kurban, eziyet gören, küçük düşürülen, taciz edilen olarak nitelendirilmektedir. Örgütte bu tanımlamalara maruz kalan kişilerin olması, örgüt için olumsuz bir imaj yaratmaktadır. Gerçekte mobbingi iyileştirici ve önleyici programlar, bazen örgütün imajı üzerinde olumsuz etkiler yapabilir. Örneğin alkol kullanımını önleme programları uygulayan bir örgütte, çalışanların alkol problemlerinin olduğu açığa çıkabilir. Örgüt çalışanları ve yöneticiler, örgütün imajı açısından bu sorunun duyulmasını istemeyebilirler. Bu kısıtlayıcılar, örgütlerde mobbing önleme yöntemlerinin uygulanmasını ve, örgütlerde mobbing önleme yöntemlerinin uygulanmasını ve geliştirilmesini engelleyebilmektedir.( Kırel, Ç. (2007))

Mobbing kişi üzerinde yapılan psikolojik taciz anlamına gelir,çalışanlar için hayatı kabusa çevirebilen , iş yerindeki duygusal taciz, psikolojik şiddet, dışlama, aşağılama, rahatsız etme, çalışma motivasyonunu ve özgüvenini kırma ve mutsuz etme gibi pek çok davranışı ast , üst veya benzer düzeydeki kimseye yöneltilen duygusal saldırıya mobbing denir. Bu olgu çalışma hayatı kadar eskidir.Mobbing mağduru kişi bu baskı ve tacizden ciddi anlamda zarar görür ve bunun etkisiyle işlerini yapamaz ,savunmasız ve yardım alamaz duruma gelir. Mobbing sendromu yaşayanlar, sonunda ya kendi istekleriyle istifa ederler, ya işten çıkarılmakta ya da erken emekliliğe zorlanmaktadırlar.

Mobbing en az bir hafta, en fazla altı ay süreyle devam etmektedir. Mobbingin Sıklığı ve uzun sürme sebebi sonucunda mobbinge mağdur kalanlarda ciddi zihinsel psikosomatik ve sosyal tükenmişliğe yol açar.

Mobbing Durumu Nasıl Ortaya Çıkar?

  • Mesleki yeterliliğin sorgulanması
    • Kişiye güvenilmediğinin hissettirilmesi
    • Kasten, verilen süre içinde bitirilemeyecek görevler verilmesi
    • Kişiden bilgi saklanması
    • Kişinin görmezden gelinmesi, gruptan izole edilmesi
    • Yetkilerinin azaltılması gibi durumlar olabilir.

Mobbing’in Nedenleri

 Mobbing’in ortaya çıkmasına kaynaklık eden pek çok faktör vardır. En önemlisi Liderlik eksikliği,özellikle yeniden yapılanma, küçülme ,daralma ,toplu işten çıkarma  gibi süreçlerde yöneticiler ile çalışanlar arasındaki güven eksikliği ve bu süreçte mobbing’in örgütün yararına bir strateji olarak  kullanılması örgütlerde psikolojik tacizi örgütleyici unsurlardır.

Kişilerin yetiştirme tarzı da bu konuyu etkilemektedir. Birey temel güven duygusundan mahrum kaldığında yıldırmacı olarak kendini ortaya koyacaktır. Yıldırmacıda, statü kaybetme korkusu olabilir. Özgüveni yüksek olan bireyler ise daha fazla mobbinge maruz kalabilir. Mobbing uygulayan kişi karşısındaki kişide kendi güçsüzlüğünü gördüğünde, bireyi tehdit olarak algılayarak tehditi ortadan kaldırmaya çalışmaktadır.

Yaşanılan örnekler de mobbing uygulayan kişilerin mağdurların bu durumun farkında olmamalarını istiyor. Çünkü farkındalık arttığında mobbingci bundan rahatsızlık duyuyor.Bu alanda yapılan araştırma bulguları, mobbing uygulamalarının hemcinsler arasında daha yaygın olduğunu göstermektedir. Çalışanların örgüt içindeki pozisyonları açısından değerlendirildiğinde ise, mobbing davranışlarının en fazla üst kademe pozisyonlarında çalışanlar tarafından sergilendiği saptanmaktadır. Mobbing konusunda yapılan çalışmalar, genellikle kendini mağdur olarak algılayan kişilerin ifadeleri üzerine yoğunlaşır. Ancak, tacizci konusunda yapılan çalışmalar, bu kişilere ulaşmanın zorluğuna bağlı olarak sınırlı sayıdadır. Yapılan birçok araştırma mobbing’in nedenlerinin bireysel ya da örgütsel olabileceğini ortaya koymaktadır. Günümüzde artan işsizlik oranları, sık görülen ekonomik krizler nedeniyle firmaların küçülme eğilimleri ve yeni kariyer teorilerinin oluşturduğu firma içi rekabet ortamı mobbing davranışlarını önemli oranda arttırmıştır.

Mobbing Mağduru olanlar kişilerin ortak özellikleri:

Kurbanlarının başarılı, işini çok iyi yapan , zeki,ilişkileri olumlu ,çevresindekilerce çok sevilen, çalışma ilkeleri ve değerleri sağlam, bunlardan ödün vermeyen,dürüst ve güvenilir ,kuruluşa sadık,bağımsız ve yaratıcı zekası yüksek, aktif, kariyer hedefleri olan, işini seven kişiler üstün özelliklere sahip olan kişiler ayrılmak zorunda kalıyor.

  Mobbingi uygulayan kişilerin ortak özellikleri:

Empati yoksunu, bencil, yıkıcı rekabetçi, özgüven ve özsaygı eksikliği, kişilik problemleri olan, yargısız, yansız ve yüzsüz davranamayan kişiler.

Kurumlarda genellikle görev değişikliğiyle amirlik veya şeflik verilen kişiler daha çok kendi astları olan çalışanlara güç gösterisi yapmak için ve zorlayıcı ve yıldırıcı hareketlerde bulunabilirler.

          Bireyleri mobbing davranışına yönlendiren başlıca dört neden vardır .

1.Güçlü olmak için grup normlarını benimsemek: “Eğer benimsemezlerse, gitmek zorundadırlar.” Bu güdü bireyin mobbing uygulama nedeni olabilir.

2.Düşmanlıktan zevk almak: Mobbingi destekleyen insanlar, mobbingi ortadan kaldırmaktan hoşlanmazlar. Örgütlerdeki hiyerarşik statüler bazen önemli değildir. Kişisel olarak birinden hoşlanmadıklarında yöneticiler ya da çalışanlar mobbing sürecini başlatmada birbirlerine benzerdir.

3.Zevk duymak: Başkalarına kötü davranmaktan zevk duyan, sadist kişilikli bireyler mobbing uygulayarak; başkalarına kötü davranmaktan ve cezalandırmaktan zevk alırlar.

4.Önyargıyı desteklemek: İnsanlar belirli bir sosyal ya da etnik gruba ait hoşlanmadıkları ya da nefret ettikleri kişilere mobbing davranışlarını uygularlar.

Mobbingin uygulandığı örgütlere ilişkin de bir takım tahrip edici psikolojik ve ekonomik sonuçları mevcuttur .(Tınaz, 2006b).  

 Psikolojik Sonuçlar

Bireyler arası anlaşmazlık ve çatışmalar

– Örgüt kültürü ve değerlerinde çöküş

– Güvensizlik ortamı – Genel saygı duygularında azalma

– Çalışanlarda isteksizlik nedeniyle yaratıcılığın kısıtlanması

Ekonomik Sonuçlar

Hastalık izinlerinin artması

– Yetişmiş uzman çalışanların işten ayrılmaları

– Yeni çalışan alımının getirdiği maliyet

– Çalışanların ayrılması sonucu artan eğitim etkinliklerinin maliyeti

– Genel performans düşüklüğü

– İş kalitesinde düşüklük – Çalışanlara ödenen tazminatlar

– İşsizlik maliyetleri

– Yasal işlem ve mahkeme masrafları

– Erken emeklilik ödemeleri

Mobbingin sonucu olarak iş  görenler motivasyonunu kaybetmekte, performansları düşmekte, daha önce başarıyla yerine getirdikleri görevleri günlük kaygılar ve yüksek stres sebebiyle yapamamaktadırlar.Şirket birleşmelerinde yönetim entegrasyon sürecinde ortaya çıkacak çatışmalar karşısında adil ve belirgin bir tavır almalı, çatışmaların şiddeti artmadan çözüm bulunması için duyarlı ve bir o kadar tarafsız davranmalıdır. Kurumda açık iletişimin her seviyede, tüm ast‐üst ilişkilerinde uygulanması ve beklentilerin açıklıkla dile getirilebilmesi gereklidir. Entegrasyon sürecinde dönüşümcü liderlik özellikleri olan yöneticilerin göreve gelmesi olası çatışmaları ve mobbing uygulamalarını önleyecektir. (C.Altuntaş, 2010)

 Mobbinge Maruz kalan bir kişinin yapması gerekenler:

Kamu ve özel sektör kuruluşlarında çalışma hayatında elbetteki mobbing ile karşı karıya kalınabilmektedir,mobbinge maruz kalan bütün çalışanların aşağıda belirtilen hususlarda davranması kişinin şahsı için fayda sağlayacaktır.

  • İş sözleşmesini haklı nedene dayanarak feshedebilme hakkına sahip.
  • Belli şartlarda ayırımcılık tazminat isteyebilme hakkına sahiptir.
  • Borçlar kanunu ve Türk Medeni Kanunu’na göre tazminat isteme hakkı bulunmaktadır.
  • Mobbinge uğrayan işçi ,Mobbing yapan yöneticiyi dava edebilir ve manevi tazminat talebinde bulunabilir.
  • Koşulları söz konusuysa işçi kötü niyet tazminatı hükümlerine de başvurabilir.
  • Hakaret içeren ya da sizi küçük düşürmeye yönelik istekler içeren yazışmaları kaydedin ve gerekirse basılı kopyalarını alın. Mahkemede beyan etmek üzere yaşadıklarınızı mutlaka not alın.
  • İşyerinden ya da işverenden zamansız telefon aramaları olduysa bunları not edin ve gerektiğinde GSM operatöründen dökümünü alın.
  • Mobbing nedeniyle psikolojik açıdan zarar gördüyseniz mutlaka bir üniversitenin adli tıp bölümünden ruhsal durumunuzla ilgili rapor alın. Bu tür raporlar önemli birer delildir unutmayın.
  • Yaşadığınız psikolojik saldırıları mutlaka yakınlarınızla ve güvendiğiniz iş arkadaşlarınızla paylaşın. Onları mahkemede tanık olarak dinletebilirsiniz.
  • Dava açarsanız tanık olmaları ve uğradığınız için iş arkadaşlarınızı ikna etmeye çalışın. Halen aynı işyerinde çalışanlar da mobbinge uğramamak için ifade vermekten kaçınabilir. Bunun yerine durumunuzu bilen ama işten ayrılan kişileri bulun ve mahkemeye davet ettirin.
  • Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın Alo 170 hattına şikayette bulunarak, yardım isteyin.

Sonuç olarak; çalışmış olduğunuz firmaya karşı ;İşiniz ile ilgili mutsuzluğunuz sürüyorsa, isteksizlik ve bezginlik çekiyorsanız, haksızlığa uğradığınızı düşünüyorsanız, kendinizi öfkeli ve çaresiz hissediyorsanız  ve bunların nedeni  olarak;

  • Çözümlenmemiş bir çatışma, baş eğmediğiniz bir durum varsa,
  • İşyerinde aşağılanma, tehdit edilme ya da dışlanmaya maruz kalıyorsanız
  • Herkesin önünde küçük düşürülüyorsanız, alay ediliyorsanız
  • İş performansınız hakkında haksızca yeriliyorsanız
  • Sorumluluklarınızı yerine getirmenizi engelleyen mantık dışı uygulamalar yapılıyorsa
  • İşten atılmayla tehdit ediliyorsanız
  • Hakkınızda asılsız dedikodular çıkarılıyorsa

Bu davranışlar sürekli ve ısrarla yapılıyorsa; altı ay ya da daha uzun bir zamandır anlam veremediğiniz bu saldırılar sonucu özgüveniniz yara aldıysa, çok iyi yaptığınız bir iş konusunda kendinizi yetersiz hissetmeye başladıysanız, mobbing kurbanı olduğunuz açıkça görülmektedir.yapılması gereken ise :kurumlarınızda İk departmanı var ise ilgili destekleri almayı talep etmektir.destek almanız için ilgili birimlerinizi bilgilendirmeniz de fayda olacaktır.bu birimler ise sıralandığı gibidir.

 1. Bölüm veya birim yöneticileri

2. Görevlendirilmiş Kişiler

3. İK Yöneticileri

4. İK departmanlarınca görevlendirilmiş kişiler ile paylaşarak iyileştirme talebinde bulunmak.

ya da hukuki yollara baş vurarak mobbinge maruz kaldığınızı  ıspat ederek,tazminatınızı alarak işinizi değiştirmeniz gerekecektir.

 

 

 

 

 

 

Ego mu ?Ne çok kayıplar yaşatır insana !!!

Ckocakaya's Blog

Ego bilinç altının yetersizlik duygusudur !

Başarının temel kaynağı güçlü bir kişilikten geçer.Güçlü insan, hiçbir şeyin eksikliğini duymayan, kendisine güvenen ,kendisini sürekli yenileyen ,yeniliklere açık olan,bildiklerini paylaşabilen, sadakatli davranan ve gelecekten korkmayan kişidir. Onun dışındaki gelişmeler ne olursa olsun, o bu gelişmelerden etkilenmez ve gerekli gördüğü noktalarda ego duygusunu kontrol altına alabilir. Çünkü Ego, hayatımızda olmazsa olmaz bir duygudur. Ancak ego’nun belirli bir seviyesi vardır,önemli olan bu seviyeyi geçmemektir, bu seviyeyi geçtikten sonra ego kibire dönüşüyor. Bu durumda Kibir kişilerin gerçeklerle yüzleşmesini engelliyor.çünkü,ego yüzde yüz kötü olmadığı gibi, yüzde yüz de iyi değildir ve kişinin kullanımına bağlıdır.Herhangi bir konuda üstün olma arzusu toplumu geliştiren, yaşamı kolaylaştıran buluşların ortaya çıkmasını ve yaygınlaşmasını sağladığı gibi ikili ilişkilerimizi yıprattığı da görülmektedir.İş hayatında da başarılarımızda oldukça önemli bir rol almaktadır. İş hayatında başarının sırrı ego tatmini ve kontrolünden geçiyor. İş hayatında başarılı olabilmek için belirli bir ölçüde hırs, az ile tatmin olmama, azim…

View original post 702 kelime daha

Ego mu ?Ne çok kayıplar yaşatır insana !!!

Ego bilinç altının yetersizlik duygusudur !

Başarının temel kaynağı güçlü bir kişilikten geçer.Güçlü insan, hiçbir şeyin eksikliğini duymayan, kendisine güvenen ,kendisini sürekli yenileyen ,yeniliklere açık olan,bildiklerini paylaşabilen, sadakatli davranan ve gelecekten korkmayan kişidir. Onun dışındaki gelişmeler ne olursa olsun, o bu gelişmelerden etkilenmez ve gerekli gördüğü noktalarda ego duygusunu kontrol altına alabilir. Çünkü Ego, hayatımızda olmazsa olmaz bir duygudur. Ancak ego’nun belirli bir seviyesi vardır,önemli olan bu seviyeyi geçmemektir, bu seviyeyi geçtikten sonra ego kibire dönüşüyor. Bu durumda Kibir kişilerin gerçeklerle yüzleşmesini engelliyor.çünkü,ego yüzde yüz kötü olmadığı gibi, yüzde yüz de iyi değildir ve kişinin kullanımına bağlıdır.Herhangi bir konuda üstün olma arzusu toplumu geliştiren, yaşamı kolaylaştıran buluşların ortaya çıkmasını ve yaygınlaşmasını sağladığı gibi ikili ilişkilerimizi yıprattığı da görülmektedir.İş hayatında da başarılarımızda oldukça önemli bir rol almaktadır. İş hayatında başarının sırrı ego tatmini ve kontrolünden geçiyor. İş hayatında başarılı olabilmek için belirli bir ölçüde hırs, az ile tatmin olmama, azim ve sürekli çalışmayı gerektirir..Bunun için de ego duygusuna ihtiyaç var. Ego, dozunu kaçırmadığımız müddetçe,başlı başına bir yaşam savaşıdır, hayatta kalma mücadelesidir, Aşırı ego sahibi insanlar genelde kendilerinden çok emindirler. Emirler yağdırırlar, yeterince iletişim kurmazlar, dinlemeden yargılarlar, anlamadan cevap verirler. Karşı tarafının motivasyonunu düşürerek verimli çalışmayı engeller ,kişiler arasında çalışma barışı olmaz, diğer insanlar aşağılandıklarını düşünüp egolu insanın başarısız olması için gizli gizli düşmanlık yapmaya başlarlar, bu da firmaya zarar verir. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki profesyonel iş dünyasında duygusallığa yer yoktur. Hatta yaygınlaşan bu anlayış yöneticileri daha gerçekçi,faydalı hale getirmiş ve böylesine ciddi kararları verebilmelerini kolaylaştırmıştır.Bu noktada da yöneticilere çok iş düşmektedir.Yöneticiler kendi egolarını bir tarafa bırakıp,çalışanların davranışlarını ,başarılı oldukları durumları analiz etmeliler.İyi bir yöneticinin asli görevlerinden biri de ,çalışanlar arasında ego dengelerini iyi kurmasıdır.Sadece başarılı insanlar değil ,başarısız insanların da gizli egosu olabilir. Başarısız insan , neyi bilip,neyi bilmediğinin farkında olmazlar, yapılan iyi ve güzel şeylere karşı çıkar ve birşeyler yapmaya çabalayanları kıskanırlar.sürekli müdahaleci davranıp, kendi başlarına bir şey de geliştiremezler.İşyerlerinde egoya dayalı yaşanan en büyük sıkıntılar başında yönetici ya da patronun ego işkencesi de yer alıyor. Egosu yüksek ancak özel yaşamında mutsuz olan patron, çalışanlarına baskı yaparak egosunu onların üstünden tatmin ediyor.  Gerçek bir lider kendisine sunulan geniş imkânlara rağmen ego taşımayan, egolarından sıyrılmış, insanlara karşı aynı düzeyde yaklaşıp mevkisine göre insan ayırmayan kişilerdir. Çalışanlar asında adil bir yönetim modeli uygulamalı,gerekli noktalarda çalışanın motivasyonunu sağlamalı,çalışanı mutlu hissettirmelidir.Egosu tatmin olmayan çalışanın mutsuz ve verimsiz çalıştığını, bu kişilerin sürekli arayış içinde oldukları görülmektedir. Tatminsiz kişiler, genellikle iki tür davranış sergiler. Birincisi, patronlarının sürekli kendilerini övmelerini bekler ama ödül ya da övgü alamazlarsa hayal kırıldığı yaşarlar. Bu da kişinin iş verimini düşürür. İkinci yaklaşım ise şöyle; patronu tarafından ödüllendirilmeyen çalışan ,işyerindeki düzeni bozar,ve patronu tarafından daha fazla ödüllendirildiğini düşündüğü diğer arkadaşlarına tepki gösterir,diğer takım arkadaşları arasında ilgili çalışan için dedikodular yapar ,moral motivasyonunu düşürmek için etik olmayan yollara başvurur,mutsuzluğunu bir nebze olsa da bu şekilde törpüler,çalışanlar arasında çatışmaların yaşanmaması için yöneticilerin adil bir şekilde tüm çalışanlarına gerekli ödülü vermelidir.başarılı oldukları alanlarda farklı sorumluluklar yüklenerek başarısını farklı alanlarda da göstermesi için biraz daha törpülemek gerekecektir.

Günümüz gençliğinin ve ailelerinin ilk ve en büyük isteği, iş garantisidir ,işverenlerin en büyük sorunu ise personel işe alımlarında kalifiyeli eleman bulma zorluğu sıkça rastlanan bir durumdur,yüzlerce kişi arasında yapılan seçimlerden sonra işe uygun bulunan adaylar ise belirli bir müddet işe adapte olduktan sonra başarılı olduğu alanları ön plana çıkararak kullanmaya çalışırlar,hele birde yapılan tercihler arasında iyi olduklarını fark ettikleri anda durumu ego serüvenine dönüştürerek ( bu işi ben yaparım, benden daha iyisi olsaydı onu alırdınız, ben olmazsam bu işyerinde bu işi hiç kimse benim kadar iyi yapamaz,bir gün gelmezsem iş yoğunluğundan dolayı işyeri yerle bir olur gibi sözleri sarf ederler) gizliden gizliye kullanmaya çalışırlar.

Bu durum işverenin  ya da idari amirin gözünden kaçmaz,çünkü hiçbir kimse, hiçbir çalışan vazgeçilmez değildir. Eğerki o an size göz yumuluyorsa, boşluk dolduranlardan oluyorsunuz demektir. Yani işvereninizin gözünde iş çıkışı verilmiş fakat yeriniz doldurulana kadar bekletilen biri olarak yerinizi almışsınız demektir.

Unutmayın… Ego yüceltmez, küçültür.

Yaptığınız işlerle daima bir adım önde durmak, sektörde aranılan insan olmak; çalışanlardan, yönetici ve patronlara kadar herkesin rüyasıdır. Bu rüyayı gerçeğe dönüştürmek istiyorsanız, yapmanız gerekenlere dikkat edin ! 

  • Kendinize güvenin ve güvenilir olun,
  • İnsanlarla doğru iletişim kurmaya çalışın,
  • Dürüst ve saygılı ve pozitif olun,
  • Gönüllü çalışın,yaptığınız işi sevin,
  • Çalışkan olun,yeniliklere ve öğrenmeye açık olun,
  • Verimli ve Öğretici olun,
  • İnsiyatifli davranarak,iş bitirici olun,
  • Kararlı,istikrarlı ve de Liyakat sahibi olun,
  • Çok çalışın ve Olabildiğince az izin alın .

Hepimiz yaptıklarımız kadar varız.Çünkü Yapacaklarımız başarımızın teminatıdır.Peki bulunduğunuz noktada yerinizin ne kadar sağlam olduğunu merak ediyor musunuz? Öyleyse ’Kendinizi ölçmeye çalışın. 

  • Öncelikle kendinizi tanımalı ve amacınızı belirlemelisiniz. Kendi amacınızı belirledikten sonra bunu kurumun amacı ile örtüştürmeli ve kendinize bir iş planı oluşturmalısınız.
  • Şirketin amaçları ve sizin hedefleriniz örtüşmüyor olabilir, bu sebepten dolayı kendinizden vermeniz gerekmez. Öte yandan şirkette bir boşluk bulup şirketi de suistimal etmenizi de tavsiye etmiyorum.
  • İşveren ya da yöneticileri daha iyi algılamaya çalışan onların isteklerine kulak açan ve uygulayan, hızlı ve pratik olan, ve en önemlisi ahlaklı, sabırlı ve saygılı olanlar her zaman kazanırlar.

Ah şu ego duygusu ne baş belasıdır bir bilseniz ona göre davranırsınız.

Ve unutmayın,Egosunu beslemekten karakterini aç bırakan insanlar var…!

siz siz olun sakın Aç kalanlardan olmayın…

 

Tercihlerimiz mi bizi kadere götürür yoksa kaderimiz mi bizi tercihlerimize götürür?

Meslek : Meslek, bir kimsenin hayatını kazanmak için yaptığı, kuralları toplum tarafından belirlenmiş ve belli bir eğitimle kazanılan bilgi ve becerilere dayalı faaliyetler bütünüdür.

Yetenek: Belli bir eğitimden yararlana bilme gücüdür. Bireyin hangi eğitim programında başarılı olabileceğini gösterir. Yetenek meslekteki başarıyı etkileyen etkenlerden biridir ve temel gerekliliktir.

Hepimiz hayatı boyunca iyi bir iş,iyi bir gelecek kurabilme kaygısı ile daha iyi bir gelecek , daha iyi yaşam standardı için mücadeleler vermek zorunda kalmışızdır.Mücadelenin en öncelikli maddesi eğitim hayatıdır.Ortak Hedef başarıya ulaşmaktır.Başarıya ulaşan kişilerin kariyerlerinde zorlu yolları aşarak mesleklerini icra etmeye çalıştıkları göz ardı edilemez.Meslek seçiminin anlık bir karar olmadığını, zorlu bir süreç olduğunu kabul etmek gerekir.

Mesleğe ilk adımı atmadan önce kişinin kendini tanımasının çok önemli olduğu bir kez daha ele alınması gereken bir konudur.”Herkes, doğuştan gelen bir takım yeteneklere sahiptir. Kişiler tercih yaparken güçlü ve zayıf yönlerini göz önüne alarak yeteneklerini gösterebileceği meslekleri tercih etmeli.Ülkemizde öğrencilerin sistemli olmaktan çok, genellikle mesleklerin saygınlıklarına bakarak ve tesadüfi kararlar aldıklarını görmekteyiz. Örneğin utangaç,çekingen, içine kapanık,kendini ifade edemeyen ,panik olan ve ikna kabiliyeti düşük biri satış, pazarlama alanında ve hukuk gibi güçlü iletişim gerektiren alanlarda çok da başarılı olamayacaktır. Meslek seçiminde göz önünde bulundurmamız gereken bir diğer etken de ilgi alanlarımızdır.  Sevdiğiniz şeylerle meşgul olabilmek ve aynı zamanda bu işi meslek haline getirip para kazanabiliyor olmak, sizi maddi ve manevi mutlu edecektir.Eğitimin bile bir ticaret sistemine döndüğü devirde ne kadar verimli bir eğitim aldığımızda tartışma konusuna açıktır.

Ne yazık ki hayatımıza yön vermede sadece kendimiz karar vermiyoruz, kimimizin baba mesleği , kimimizin anne ricası,kimimizin eşi –dostu  karar mercisi olarak rol almaktadır.Ya da zorunlu olarak girilen sınavlardan alınan puanlar etken rol almaktadır. bu nedenden dolayı kişinin meslek seçiminde yeteneği, ilgisi, mesleki değerleri ve diğer birçok faktörü yok sayarak sadece puan odaklı bir seçim yapılmaktadır.

Kısacası kişinin kendini tanıması, analiz etmesi ve yapabilirliklerini belirlemesi gerekir. Kişi önce kendisini tanıyacak ,çevresini tanıyacak ve sevebileceği meslekleri seçecek,kendine uygun eğitim listesini belirleyecek ve bu seçim doğrultusunda hareket edecek. Yoksa yanlış tercih önce bir yılını, sonra dört yılını, daha sonra kırk yılını ondan alacak .Yıllarımızı yapmış olduğumuz yanlış tercihlerle heba etmemek için kendimize uygun meslek seçimini yaparken alanında uzman eğitimcilerden destek almak gerekir ,yapacağımız doğru mesleğin seçimi sonrasında eğitimini seve seve alıp hayatımıza devam edebiliriz. Kaderimizin tercihlerimizi belirlediği noktaya gelirsek…

Kaderin hayatımızda önemli bir rol oynadığı kesin ve kaçınılmazdır,bu nedenle hayatımızda süregelen bazı şeyleri çok çabalarımıza rağmen değiştirmemiz imkansızdır,yaratılış itibariyle değişmeyen gerçekler vardır,kız doğarken erkek doğmak,başka bir ailenin çocuğu olarak doğmak istemek, engelli olarak doğmayı istememek gibi değişmesi mümkün olmayan durumlar kaderimizi belirler.Allah bize kaderimizi şekillendirmemiz için düşünme yetisi vermiştir,verdiğimiz kararlarla hayatımızı tamamıyla şekillendirebiliriz. Süregelen yaşamımızın akış yönünü değiştiren “kırık çizgiler” vardır bunlar  eğitim, iş, evlilik gibi konularda yapılan  tercihlerdir. Yanlış tercihler sonraları bir pişmanlık ifadesi olan  “keşke” dedirtir insana…keşke dememek için ;

Üniversite hayali kuran gençler !!!

Meslek tercihlerinizi yaparken; kendi kişiliğinizi tanımalısınız,yeteneklerinizin ne olduğunu bilmelisiniz,ilgi duyduğunuz alanları tespit etmelisiniz,meslekler eğitimcilerden ( rehber öğretmenleri ,meslek danışmaları) hakkında bilgi edinmelisiniz. İlgi alanlarınız; hoşlandığınız, yaparken mutlu olacağınız, özel bir caba sarf etmeden zevkle yapacağınız, tatmin olacağınız işler olmalıdır seçimleriniz ona göre olmalıdır.iş hayatına atıldığınız zaman sevmeyeceğiniz ,yapamayacağınız işlerle karşı karşıya kaldığınızda ,mutsuz bir çalışan olmamalısınız.hayatınızın kırk yılını mutsuz yaptığı işten zevk almayan ,verimi düşük bir çalışan olmamak için doğru tercihi doğru kişilerin yönlendirmesiyle yapmalısınız.Tercihimizin kaderimiz olmaması için , en uygun mesleği en uygun zamanda seçebilmemiz gerekir.

Çalışma hayatında ve özel hayatımızda mutlu olmanın, iyi bir kariyer elde etmenin ilk adımı kendimize  uygun meslek seçiminden geçer.çünkü meslek seçmek ,hayat seçmektir.

Tercih sizin ….

 Unutmayın ki; her tercih, bir vazgeçiştir.

 

 

 

 

 

 

Ahlâk, cemiyetin temelidir.

İş ahlakı: iş dünyasındaki mal ve hizmet üretim ve tüketim sürecindeki doğrular ve yanlışları ifade eder. Neyin doğru, neyin yanlış olduğu konusu ahlaki bir konudur. İş dünyasında doğru davranışlar ve eylemler olacağı gibi, yanlış davranışlar ve eylemler de bulunmaktadır.

Meslek etiği: belirli bir meslek grubunun, meslek üyelerine emreden, onları belli kurallarla davranmaya zorlayan kişisel eğilimlerini sınırlayan, yetersiz ve ilkesiz üyeleri meslekten dışlayan, mesleki rekabeti düzenleyen ve hizmet ideallerini korumayı amaçlayan mesleki ilkeler bütünüdür.

Etik : Doğru ile yanlışı, haklı ile haksızı, iyi ile kötüyü, adil ile adil olmayanı ayırt etmek ve doğru, haklı, iyi ve adil olduğuna inandığımız şeyleri yapmaktır.

Küreselleşme sonucunda değişik kültürlerden gelen insanların çok uluslu firmalarda çalışması yeni etiksel sorunları da beraberinde getirir.Günümüzde, iş etiği ilkeleri ve uygulamaları, iş yaşamında ve tüm ekonomik ilişkilerde ciddi bir biçimde hissedilmektedir. Çünkü iş ahlakı verimliliği doğrudan etkiliyor.İş hayatında sıklıkla karşılaşılan etik kavramı teorik olarak herkes tarafından kullanılan,pratikte az uygulanmasından dolayı iş yaşamında ve sosyal hayatta yıpranmışlıkları da beraberinde getirmektedir.Çalışma hayatında insanlar birbirlerini anlamalı ve bir diğerinin kültürüne ,çalışma biçimine, çalışma ahlakına saygı göstermelidir.İş ahlakı terimi çalışma ve meslek ahlakını da içermektedir. Çalışma ahlâkı denildiği zaman bir toplumda çalışmaya yönelik tutumlardır. Bu tutumlar toplumdan topluma farklılık gösterebileceği gibi insandan insana da farklılık gösterebilmektedir. Bazı insanlar için hayat çalışmaktan ibaret iken bazı insanlar için ise hayat dinlenme ve eğlenmeden ibarettir. Disiplin, verimlilik, kalite, etkinlik gibi kavramlar çalışma ahlâkının içerisinde yer alır.

İşletmeler belirli çevre koşullarında faaliyet gösteren kurumlardır. Bu nedenle aldıkları kararlardan etkilenirler ve çevrelerini de etkilerler. Toplum aldığı kararlardan etkilenir ve çevrelerini de etkilerler. İşletmelerin dışarıdan olumlu bir itibara sahip olması, toplumun o işletmeye ne kadar “güvendiğini” temsil etmektedir. Her işletmenin etik kurallarının hazırlanış amacı vardır.Bu amaçla işletmenin etik ilkelere bağlı olarak faaliyetlerini oluşturması ve yürütmesi işletmelerin çalışanlarının ve müşterilerinin işletmeye güvenmesini, itibarlı olarak algılanmasını sağlamaktadır.Bu nedenle bir işletme asla haksız menfaat (çıkar) ilişkileri ile elde edilen mevki veya buna bağlı statü oluşumuna engel olacak kural ve politikaları benimsememelidir. Tüm iş süreçlerinde çalışanlarıyla, müşterileriyle, tedarikçileriyle olan ilişkilerini de doğruluk ve dürüstlük değerlerini öncelikli sıraya almalılar ve ilişkilerde hiçbir menfaat beklentisi olmaksızın doğruluk ve dürüstlükle hareket etmeliler. Çünkü işletme olarak benimsenen  bu değerler, hem çalışan hem de kurum olarak ortaya koyduğu davranışlar için bir rehber, bir yol haritasıdır.

İş etiği ilkeleri, özellikle personel yönetimi alanındaki uzman ve yöneticilere yol göstermektedir.Yönetimde yer alan kişiler her ne olursa olsun personellere ; gerçeğe bağlı kalıp, doğruya inanıp onları da inandırarak hakikati konuşmalılar. Bireysel görüşmeler ya da toplu görüşmeler de verilen sözler ile eylemler arasındaki tutarlılığa değer vermeliler.Verilen Sözde durulmalıdır.Herkese hak ettiği şekilde adil davranarak karşısındakilerin de bu şekilde davranmasına vesile olmuş olurlar. Kişiler, kendisine nasıl davranılmasını istiyorsa, karşısındakilere öyle davranmalıdır.” Genellikle belgelerle düzenlemeler tek yeterli olmamaktadır, beklentileri gerçeğe dönüştürmek için hizmet verilen kurumun temel anlayışının kurum kültürüne sindirilmesi gerekir.

 

Hiçbir miras doğruluk kadar zengin değildir.” Shakespeare

 

Şimdiki zamanda sıkça görülen işin yürümemesi ve iş başvurularında bulunanlara “Bugün git, yarın gel” denmesinin nedeni ise “Ben mükemmelim, ben olmasam işler yürümez,ben olmazsam bu işletme ayakta kalamaz “diyenlerin sergilediği tutumdan dolayı, işini severek iş ahlakına uyarak yapan insanların karşısındakini küçümsemesi ve ilgilenmemesi durumunun tamamıyla iş ahlakını ters düştüğü ile ilgili olduğunu unutmamak gerekir.

Her insan, karşısındakinin de en az kendisi kadar mutlu olmaya hakkı olduğunun, huzur ve bolluk içinde yaşamaya, az zamanda çok iş başarıp daha ferah bir hayata kavuşmaya hakkı olduğunu bilmelidir.

İşini yapan insan, karşısındaki insan yerine kendisini koymalı ve kendisi nasıl hizmet bekliyorsa, öyle hizmet etmelidir” . Kendilerini asla işe nimet bilmemeli. Bir başkasının da o işi yapacağını bilmek insanı alçak gönüllü olmaya sevk eder. Hiçbir şey alternatifsiz değildir. İşi kendisine nimet bilen insan, işiyle Hava atmayı bırakıp işinin hakkını verir.İş ahlâkını benimseyerek işine sahip çıkmalıdır.

Bir insan için Allah’ın en büyük ihsanı iyi ahlâktır. Güzel bir yüz ya da nazlı bir davranış bile, kalp kötüyse fena ahlâkı gizleyemez.

Andre Maurois